Spermidin bakımından zengin besinler — buğday filizi, soya, natto, peynir ve mantar — uzun yaşam ve hücresel yenilenme ile ilişkilendirilen doğal kaynaklardır.

Spermidin, son yıllarda “longevity” yani uzun ve sağlıklı yaşam araştırmalarında öne çıkan doğal bir molekül olarak dikkat çekiyor. Hücresel yaşlanmayı yavaşlatma, otofajiyi (hücre yenilenmesi) destekleme ve kalp-damar sağlığını koruma gibi etkileriyle “diyetle alınan spermidin” ömrü uzatıcı bir faktör olarak değerlendiriliyor. Güncel bilimsel çalışmalar, özellikle günlük 30-40 mg düzeyinde spermidin alımının daha düşük mortalite ve daha iyi biyolojik yaş göstergeleriyle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Bu yazıda, spermidinin nasıl çalıştığını, hangi besinlerde bulunduğunu, laboratuvar ölçümü ve takviye formlarının ne kadar anlamlı olduğunu ele alacağız.

Spermidinin biyolojik rolü ve yaşlanma ile ilişkisi

Moleküler mekanizmalar

Spermidin, hücre içinde ot­ofaji (hücrenin kendi bileşenlerini parçalayıp geri dönüştürmesi) sürecini düzenliyor. Bu, yaşlanma karşıtı (geroprotektif) etkilerin bir parçası. Ayrıca inflamasyon (iltihabi süreçler), mitokondriyal fonksiyon, hücresel stres toleransı gibi sistemlerde de etkiler gözlenmiş durumda.

Hayvan modelleri ve insan verileri

  • Farelerde oral spermidin verilmesiyle yaşam süresi uzadı; kardiyoprotektif etkiler görüldü.
  • İnsanlarda yapılan beslenme tabanlı çalışmalarda, yüksek diyet spermidin alımı ile genel ve kardiyovasküler ölüm oranlarında azalma ilişkilendirilmiş durumda.
  • Yaşla birlikte vücut dokularında spermidin düzeylerinin düştüğü, yaşlılarda daha düşük olduğu ve uzun yaşayan bireylerin (“centenarians”) daha yüksek düzeylere sahip olabileceği yönünde veriler var.

Özetle; laboratuvar koşullarında hayvan modellerinde “ömür uzatma” etkisi gözlenmiş, insanlarda ise korelasyon düzeyinde umut verici, ama nedensel kanıtlar sınırlı.

Diyette spermidin alımı: ne kadar, hangi gıdalardan?

Optimal alım aralığı ve veriler

Bazı epidemiyolojik çalışmalar, günlük ~11.6 mg üzeri diyet spermidin alımının <9.1 mg/gün alıma kıyasla hasta-ölüm riskini yaklaşık %30 düşürebileceğini gösteriyor. (PMID: 29955838)
Bir 2025 çalışmasında UK verileriyle diyet spermidin alımı ile biyolojik yaşın (“phenotypic age”) hızlanması arasında negatif ilişki gözlenmiş; burada en iyi sonuç ~30-40 mg/gün dolayında alınan spermidin grubunda görülmüş. (PMID: 40554362)

Hangi gıdalardan alınır?

Verilen değerlerle:

  • Buğday filizi (“wheat germ”): ~243 mg/kg.
  • Soya fasulyesi: ~207 mg/kg.
  • Natto (fermente soya): ~200 mg/kg.
  • Cheddar peyniri: ~199 mg/kg.
  • Mantarlar: ~89 mg/kg. (Bu sayılar genel referans olup kişinin porsiyonuna göre değişecektir.) Dolayısıyla, diyet yoluyla 30-40 mg/gün gibi bir hedef makul gözüküyor, özellikle yukarıdaki tür gıdaları düzenli beslenme içerisine sokarak.

Pratik öneriler

  • Her gün soya-fasulye ya da natto gibi fermente soya ürünlerinden küçük bir porsiyon alınabilir.
  • Tam tahıllar, özellikle buğday filizi ya da yüksek tahıllı kahvaltılıkları tercih etmek.
  • Olgun peynirlerle (örneğin cheddar) haftada birkaç kez öğünlere yer vermek.
  • Mantar çeşitlerini (özellikle koyu şapkalı türler) düzenli olarak tüketmek.
  • Gıda olarak spermidin alımı üzerine odaklanmak, takviye seçeneklerine göre şu aşamada daha güvenli bir yaklaşımdır.

Laboratuvar ölçümü mümkün mü?

Evet — ama birkaç önemli nüans ile;

  • Bazı ELISA (enzim-bağlı immün test) kitleri, serum/plazma ya da doku homogenatlarında spermidin tayini için geliştirilmiş durumda. Örneğin bir “Spermidine (SMD) ELISA Kit” biyolojik sıvılarda kantitatif ölçüm için listelenmiş.
  • Ayrıca “biogenic amines” paneli kapsamında spermidin-spermine gibi poliaminlerin ölçülmesi dış laboratuvar hizmetleri tarafından sunuluyor.
  • Ancak: Bu ölçümler rutin klinik fayda veya normal referans aralığı açısından tam oturmuş değildir. Yani bir birey için “senin spermidin seviyen şu” demek ve bu düzeye göre kesin öneriler yapmak şu an için bilimsel dayanaktan zayıf kalabiliyor. Ayrıca ölçülen düzeyin diyet alımı, doku düzeyi, hücresel etkilerle birebir korele olduğuna dair veriler sınırlı.
    Sonuç olarak; Laboratuvar ölçümü mümkün ama “bunun ne anlamı var ve nasıl yorumlanmalı” konusunda henüz net klinik rehber yok.

Takviye olarak almak mantıklı mı?

Bu bölümde “şu anki bilimsel durumu” analitik olarak değerlendirelim.

Mevcut kanıt durumu

  • Hayvan verileri güçlü: laboratuvar farelerinde ömür uzama, kalp sağlığı iyileşmesi gibi sonuçlar var.
  • İnsanlarda ise diyet yolu ile alınan spermidin ile mortalite azalması, biyolojik yaşla bağlantılar gibi korelasyonel çalışmalar mevcut. Nedensel Y-Z ilişkisi kesin değil.
  • Bir 2022 rastgele kontrollü çalışma, öznel bilişsel gerileme yaşayan kişilerde uzun dönem spermidin takviyesi ile kontrol plasebo karşılaştırmasında bellek ve biyobelirteçlerde anlamlı fark bulamadı. (PMID: 35616942)
  • Ayrıca 2024 civarında “yüksek doz spermidin takviyesi etkisi sınırlı” şeklinde bir çalışma yayınlandı.

Risk-fayda ve etik değerlendirme

  • Takviye almadan önce göz önünde bulundurulmalı: takviyelerin üretim saflığı, dozaj güvencesi, uzun dönem güvenlik verileri sınırlı.
  • Diyetle elde edilen spermidin, diğer besin öğeleriyle birlikte geliyor (lif, fitokimyasallar, mikrobesinler) ve bu bütünlük avantaj sunuyor.
  • Takviye ile yüksek doz alımın güvenliği ve etkisi konusunda yeterince büyük ve uzun süreli insan verisi yok; bu yüzden “şu anda takviye almak mantıklı mı?” sorusuna yanıt olarak “temkinli yaklaşmak doğru”.

Pratik öneri

  • Eğer diyet yoluyla 30-40 mg/gün civarına ulaşabiliyorsanız, öncelik olarak bunu öneririm.
  • Takviye düşünülüyorsa, doktor ve beslenme uzmanı ile birlikte değerlendirilmelidir; özellikle mevcut sağlık durumunuz, kullandığınız ilaçlar, cerrahi geçmişiniz gibi faktörlerle.
  • Bu alandaki bilimsel gelişmeleri yakından izlemek ve “takviye = garanti” şeklinde düşünmemek gereklidir.

“Spermidin diyeti” kavramı, yaşlanma biyolojisi açısından umut verici bir alanı temsil ediyor. Diyet yoluyla spermidin alımını artırmak (örneğin soya, baklagiller, tam tahıl, olgun peynir, mantar gibi) bütünüyle sağlıklı beslenme içinde yer alabilir. Ancak ölçüm ve takviye açısından şu anda kesin “reçete” verilebilecek düzeye gelinmiş değil. Bu nedenle, öncelik olarak diyet ve yaşam tarzı değişikliklerini önermeyi etik ve akılcı buluyorum.

Prof. Dr. Halil Coşkun